İnsan, yaşamı boyunca sevdiği, önem verdiği, tutkuyla bağlandığı dünya nimetlerinden vazgeçemediği sürece gerçek anlamda iyiliğe ulaşamaz. “Sevdiğiniz şeylerden infak edinceye kadar asla iyiliğe eremezsiniz..." (Al-i İmran Suresi, 92) Fedakar olmak, yardımda bulunmak Rabbimiz’in Kuran’da övdüğü tavırlardandır. Allah’ı hakkıyla takdir edebilen her kul, bu güzel ahlak özelliklerini uygulamada ömrü boyunca kararlılık gösterebilir. Müslüman, dünyaya bağlı olmayan, asıl ahreti için çalışandır. Bu yüzden malından, canından ve sevdiği her şeyden fedakarlıkta bulunmak, inanan insan için Allah’a yakınlaşma vesiledir. Yüce Allah insanı nefsi ile birlikte yaratmıştır ve nefis sürekli olarak kötülüğü emredendir. Eğer bir insan nefsine karşı gelmez ve onun her istediğini yerine getirirse, kötü özellikler insanın karakterine tam olarak oturur. Örneğin herkesin kendisine hediyeler vermesini, gittiği yerlerde hesabın ödenmesini ister. Ancak kendisi başkalarına böyle güzel ikramlarda bulunmak istemez. “Gerçekten, insan, 'bencil ve haris' olarak yaratıldı. Kendisine bir şer (kötülük) dokunduğu zaman feryadı basar. Ona bir hayır dokunduğunda engelleyici olur (veya cimrilik eder).’’ (Mearic Suresi, 19-21) Kişinin nefsinin bu bencillik özelliklerini tanıyabilmesi için Kuran’ı gereği gibi okuması ve anlaması çok önemlidir. Kuran’da açıkça bildirilen Allah’ın emir ve yasaklarına uygun bir yaşam şekli benimseyen insan, nefsini çok iyi tanır ve vicdanını dinleyerek nefsini eğitir. "... Kim nefsinin bencil-tutkularından (ya da cimri tutumundan) korunursa; işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır." (Teğabün Suresi, 16) Müminin hayatı boyunca maddi ve manevi olarak Allah için kendi istek ve arzularından vazgeçer. Bencil bir karakter göstermez, değer verdiği her şeyi İslam dini için hiç şüphe etmeden infak eder. Çünkü Yüce Allah yalnızca nefsinin isteklerine karşı gelerek Allah‘ın rızasını kazanmak için çalışan, fedakarlık ve özveri gösteren müminleri kurtuluşa ulaştıracaktır.İnsanın kendi nefsinin isteklerini bu kadar dikkate almasının tek bir nedeni vardır, o da Rabbini gereği gibi takdir edememesidir. Bu kişilerde aslında herşeyin sahibinin Allah olduğunun bilincindediler. Ancak kazandıkları malların, sahip oldukları evlerin, arabaların kendi çabaları sonucu olduğunu düşünmelerinden dolayı, şımarıp azmaktadırlar. Oysa bir insan her gün sabah uyandığında Rabbinin verdiği nimetlerden dolayı şükür içinde olsa ve Allah’ı bu nimetlerden dolayı sürekli yüceltse, Rabbi de kulunun destekçisi olacak, üzerindeki nimetini arttıracaktır. Üzerindeki ağırlıkları indirecek, nimetleri kaybetme endişesinden kişiyi kurtaracaktır. Çünkü nimetlerin asıl sahibinin kendi olduğunu düşünen kişi, bunlara delicesine bağlanır ve her gün kaybetme korkusuyla yaşar. Böyle bir yaşam ise insanı bunalıma ve strese sürükler. “Size her istediğiniz şeyi verdi. Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışırsanız, onu sayıp-bitirmeye güç yetiremezsiniz. Gerçek şu ki, insan pek zalimdir, pek nankördür.’’ (İbrahim Suresi, 34) Malını, parasını ve tüm sahip olduklarını kıskanan ve kimseyle paylaşmak istemeyen insanların durumu aslında eskiden yaşamış puta tapıcılardan farklı değildir. Allah’a şirk koşmak için illa tahtadan veya taştan şekillendirilmiş putlar olmasına gerek yoktur. Bu putlar sadece birer semboldür. Nefsini ilah edinerek yaşayan insanlar, sahip olduklarını Allah’tan bağımsızlaştırarak aslında bu varlıkları birer put haline getirmişlerdir. Nasıl ki tahtadan veya taştan şekillendirilmiş putların kendilerine ait birer güçleri yoksa, Allah’ın yarattığı varlıkların da kendilerine ait güçleri yoktur.Bu insanlar, Allah’ın verdiklerini paylaşmayarak akıllıca davrandıklarını ve dünya nimetlerinden en fazla faydalanacaklarını sanmaktadırlar. Oysa tam tersine, imtihanın bir sırrı olarak, Allah’ın verdiği nimetleri yine O’nun yolunda kullanmak, insana bereket, neşe ve huzur getirir. Çünkü bunları yaratan Rabbimiz’dir. Bunları nasıl kullanırsak, doğru olacağını da yalnız O bilmektedir. Nefsin isteklerinden arınan insanlar, Allah’ın izniyle hem dünyada, hem de ahiret hayatlarında gerçek mutluluğa kavuşacaklardır. Mine ÇAKIR Yazılarla ilgili tüm hukuki sorumluluk yazıyı yazan kişiye aittir. |