Rabbimiz’in Kuran’da haber verdiği üzere, insanların çoğunluğu güzel ahlakı yaşamayacaklardır. Bunun nedenlerinden biri de, İslam’ın yanlış tanıtılması ve anlaşılmasıdır. Yine insanların büyük bir çoğunlu dini yaşanması zor, dünya nimetlerinden soğutan bir hali olduğuna inanmaktadır. İnsanların çoğunluğu tarafından İslam’ın özü ve Kuran’ın hükümleri bilinmediğinden, İslam gerçek manada tanınmamaktadır. İnsanların çoğu dini ya kulaktan dolma bilgilerle yada eskiden öğrendikleri kadarıyla bilmektedirler. Kuran’dan öğrenilmeyen İslam’da ise, birçok hurafe ve batıl inanışlar mevcuttur. Oysa Rabbimiz İslam’ı, insanların huzuru, mutluluğu ve rahatı için seçmiştir. Ve Allah’ın indirdiği hiçbir hüküm zor değildir. Zira insan, Kuran’a tam tabi olduğunda mutmain olacak bir ruhla yaratılmıştır. Elbette insanı yaratan Allah, neye ihtiyaç duyduğunu, neyi arzu ettiğini, neyde zorlandığını en iyi bilendir. "O, sizleri seçmiş ve din konusunda size bir güçlük yüklememiştir, atanız İbrahim'in dini(nde olduğu gibi.)" (Hac Suresi, 78) İnsan sevinçten, mutluluktan, şefkatten, merhametten, affetmekten, yardımlaşmaktan hoşlanacak şekilde yaratılmıştır. İnsanların büyük çoğunlu ise hırsları için bu güzel ahlak özelliklerinin çoğunu terk etmiş durumdadır. Kötü ahlakı yaşayarak çıkar sağlamayı, huzura ermeyi amaçlamayan bu insanlar, sadece ızdırap çekmektedirler. Bu insanlar dünyayı esas aldıkları için, bazen güzel ahlak gösterseler bile, sabırlı ve metanetli olmadıkları için, güzel ahlakta devamlılık gösterememektedirler. Güzel ahlakın ömür boyu yaşanabilmesi için Allah korkusuna sahip olmak şarttır. Ey iman edenler, Allah'tan korkup-sakınırsanız, size doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış (furkan) verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük fazl sahibidir. (Enfal Suresi, 29) Ayrıca konunun başında da bahsettiğim gibi, İslam ahlakını yaşamak insanı dünyevi nimetlerden mahrum bırakmaz, tam tersine daha çok lezzet almamıza vesile olur. İnsanı ve ruhunu var eden Allah, hislerimizi de kontrol edendir. Ve Rabbimiz ancak Kendisi’nden korkup sakınan kullarına nimetlerden en yüksek derecede haz alma hissi nasip eder. Samimi inananlar, her baktıkları nimette Allah’ın yaratma sanatını gördüklerinden, tüm bunlardan müthiş bir zevk alırlar. Allah’a samimi olarak yönelen bir insanın vicdanı da rahat olduğundan, neşesi ve enerjisi de yüksek olur. Vicdanı yüksek olan insanların sanat, estetik ve kalite anlayışları da yüksek olur. Çünkü akıl sahibi bir müminin cennet hedefi vardır. Cennette ise Rabbimiz, hiçbir insanın görmediği, duymadığı, hissetmediği kalitede ve güzellikte nimetler var etmiştir. Bir hadiste Resulullah (sav):"hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın duymadığı ve hiçbir beşerin kalbine gelmeyen birtakım nimetler" [Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 306/497]buyurarak, cennetin eşsiz güzelliğini tarif etmiştir.Samimi inanan bir insanın dünya hırsı da olmadığından, nimetlere azap veren bir bağlılığı da yoktur. Hepsinin gerçek sahibinin Allah olduğu bilinciyle hareket ettiğinden, rahattır, huzurludur, kaybetme korkusuyla tedirgin değildir. Kısacası; Allah’a teslim olmuş, din ahlakını yaşamaya karar vermiş bir kul için hem dünya hayatında, hem de ahiret hayatında güzellikler vardır. Allah, gayb ile Kendi’nden korkan kullarına hiçbir şeyle kıyas edilemeyecek bu güzellikleri nasip etmiştir. Mine ÇAKIR Yazılarla ilgili tüm hukuki sorumluluk yazıyı yazan kişiye aittir. |