Eğer Allah'a güzel bir borç verecek olursanız, onu sizin için kat kat arttırır ve sizi bağışlar. Allah Şekûr'dur (şükrü kabul edip çok ihsan eden), Halim'dir (cezayı vermekte acele etmeyendir). (Tegabün Suresi, 17) Herşeyin yaratıcısı tüm mülkün yegane sahibi (Malik-ül Mülk) olan Yüce Rabb’imiz, kullarını sonsuz rahmetinden sayısız nimetlerle donatmıştır. Allah “Şekür” şükrü kabul edip bol ihsan eden, “Rezzak” rızık veren, insanların faydasına olmak üzere nimetlerini veren, sıfatlarını tüm insanların üzerinde tecelli ettirmektedir. Allah, kullarından dilediğine rızkı yayıp-genişletir, (ve) kısar da. Şüphesiz Allah, herşeyi bilendir. (Ankebut Suresi, 62) Ayette de bildirildiği üzere Allah dilediği kulunu zengin, dilediği kulunu fakir kılar. Fakirlik de zenginlik de Allah’ ın dilemesiyledir. Sahip olduğumuz herşeyi veren, malın-mülkün asıl sahibi olan Yüce Rabb’imizdir. Allah’ın rızkı artırıp daraltması elbette bir hikmet üzeredir. Bu şekilde Allah kullarını dener ve böylece Rabb’imize şükredenler ve nankörlük edenler birbirinden ayrılmış olur. Şu halde onların malları ve çocukları seni imrendirmesin; Allah bunlarla ancak onları dünya hayatında azaplandırmak ve canlarının inkar içindeyken zorlukla çıkmasını ister. (Tevbe Suresi, 55) Yukarıdaki ayette de anlaşılmaktadır ki, her insanın sahip olduğu zenginlik onlar için bir yarar değildir. Bu sadece Allah’ ın yarattığı özel bir imtihandır. Allah bu şekilde kişinin geçici dünya hayatını mı, yoksa sonsuza dek yaşayacağı ahiret hayatını mı istediğini denemektedir. Bu dünyayı hedefleyenlerin sonu ahirette acı bir azapla karşılık bulacaktır. Bu şuura sahip olmayan insan, sahip olduğu tüm malın yalnızca kendisinin olduğunu düşüp, cimrilik eder, yoksulu fakiri gözetmez. Oysa ki Allah’ tan korkup-sakınarak malını O’nun yolunda kullansaydı Allah o kişiye bol fazlından kat kat artırırdı. Öyleyse güç yetirebildiğiniz kadar Allah'tan korkup-sakının, dinleyin ve itaat edin. Kendi nefsinize hayır (en büyük yarar) olmak üzere infakta bulunun. Kim nefsinin bencil-tutkularından (ya da cimri tutumundan) korunursa; işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır. Eğer Allah'a güzel bir borç verecek olursanız, onu sizin için kat kat arttırır ve sizi bağışlar ... (Tegabün Suresi, 16-17) Samimi bir mümin sahip olduğu tüm nimetlerin gerçek sahibinin Allah olduğunu bilir ve tüm malını Allah’ ın rızasını isteyerek kullanır, "... mala olan sevgilerine rağmen onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere" (Bakara Suresi, 177) verip Allah’ın hoşnut olacağı üstün bir ahlak göstermiş olur. Bunu yaparken de insanlara gösteriş olsun diye değil, "... yalnızca Allah'ın rızasını kazanmak ve imanlarını kökleştirip-güçlendirmek için" (Bakara Suresi, 265) infak ederler. Kuran ahlakı yaşamayan insanlar elindeki nimetlerin, malın-mülkün azalması durumunda son derece tevekkülsüz olurlar. Hemen bunalım, stres, karamsalık hatta intihara kadar giden olaylar yaşarlar. Mümin ise bu gibi durumlarda bunun Allah’ tan bir imtihan olduğunu bilir. Allah’a güzel bir sabır göstererek ecrinin artmasına vesileler arar. Bilirler ki, Rabb’leri kendileri için en hayırlı sonucu yaratacaktır. De ki: "Ey mülkün sahibi Allah'ım, dilediğine mülkü verirsin ve dilediğinden mülkü çekip-alırsın, dilediğini aziz kılar, dilediğini alçaltırsın; hayır Senin elindedir. Gerçekten Sen, herşeye güç yetirensin." (Al-i İmran Suresi, 26) Mine ÇAKIR Yazılarla ilgili tüm hukuki sorumluluk yazıyı yazan kişiye aittir. |